Osmanlı Yüzükleri
Osmanlı mücevherleri çok renkli ve ihtişamlı mücevherlerdir. Bu ihtişam o dönem hem erkek takılar hem de kadın takılarda görülmektedir. Bu dönemin en sevilen taşları firuze, elmas, safir, sedef, akik ve başka değerli taşlar olmakla imparatorluğun dört bir yanından padişahın ve onun ailesinin mücevherleri için getirilirdi.
Osmanlı tarihi araştırılırken erkeklerin ihtişamlı aksesuarlar taktığı görülmekte, özellikle padişahların takdıkları yüzük modelleri ihtişamlarıyla dikkat çekmektedir.
Bu ihtişamlı erkek yüzükleri bu gün farklı tasarımlarda işlenerek Osmanlı Yüzükleri adı altında yeniden gündeme gelmiş ve sanki erkeklerde ihtişamlı yüzükler takma geleneğini geri kazandırmıştır.
Osmanlı mücevherlerinin kendine has özelliği vardı. O da mücevherler renkli ve göz alıcı taşlarla süslenmesine rağmen bu mücevherlerde ilk göz alan şeyin taş olmamasıydı. Mücevherler özel tasarımlarıyla bir bütün teşkil ettikleri için bütün olarak değerlendiriliyordu.
Diriliş Takı ekibi olarak tasarladığımız ve her gün yeni tasarım yüzükler eklediğimiz Osmanlı yüzükleri serimizde de Osmanlı döneminden gelen bu geleneği devam ettirmeğe özen gösteriyoruz. İhtişamlı Osmanlı yüzükleri serimizde sizlere sunduğumuz Osmanlı Yüzük Modelleri o dönem yüzükleriyle aynı görünümü yakalaması adına yine o dönemde çok popüler olan sedef, kehribar, elmasa olan yakınlığından dolayı zirkon taşlarını kullanarak tasarlıyoruz. Ayrıca Osmanlı mühür yüzüklerinden esinlenerek tasarladığımız tuğra yüzükleri, kendine özgü ruhu olan zihgir yüzükleri de yine Osmanlı dönem yüzük çeşitlerindendir.
Osmanlı’da Padişah Yüzükleri
Osmanlı`da erkekler esasen mücevher olarak yüzük kullanmışlardır. Genel olarak yüzük kullanımı ortaya çıktığı ilk dönemlerde onu sadece yüksek mevki sahiplerinin kullandığı, yüzük takmanın özel bir statü gerektirdiği biliniyor. Osmanlı döneminde de bu gelenek görülmektedir.
Osmanlı döneminde özellikle hükümdarlarda rastlardığımız özel tasarım ve eşi benzeri olmayan yüzükler süs eşyası olmakla beraber özellikle işlevseldi.
Yüzük Ortaçağ İslam devletlerinin yönetim anlayışında sultanın egemenliğini sembolize ediyordu. Sultanların en çok kullandıkları yüzük genellikle dört köşeli zümrüt taşlı mühür yüzükleriydi. Her hükümdar için üzerinde kendisinin ve babasının ismi yazılan dört mühür hazırlanırdı ki bunlardan biri padişahta kalmakla diğer üçü sadrazam, hasodabaşı ve Haremin Şefi Kethüda kadına verilirdi. Bu yüzük serçe parmağına takılırdı. Yavuz Sultan Selim’in siyah taşlı altın mühür yüzüğünün ise Osmanlı Hazinesi için özel bir önemi vardı. Hazine kethüdası, Enderun Hazinesi’nin dış kapısını bununla mühürledi. Osmanlı sultanlarının imzası olan bu yüzüklere Farsça “nişan” yani “işaret” anlamına gelen tuğra yüzükler deniliyor.
Osmanlı padişahları ihtişamlı yüzük takma heveslisiydi. Aynı zamanda bir kaç parmağına yüzük takabiliyorlardı. Padişahların divan günlerinde taktıkları özel Divan yüzükleri de vardı. Bu yüzükler yakut ve elmaslarla işlenmiş yine ihtişamlı yüzüklerdi. Osmanlı yüzükleri arasında ok atarken yayın kirişini çekmeyi kolaylaştırmak ve parmağı korumak için başparmağa takılan zihgir yüzükler özel yere sahiptir. Sultanlar için yapılan zıhgir yüzükler özellikle parlaklığı ve üzerindeki değerli taşlarıyla dikkat çekiyordu.
Osmanlı yüzükleriyle bir bütün teşkil eden motifler yüzüklere değer kazandıran özelliklerdendi. Yapraklar, çiçekler, hatai çiçekler, penç çiçekler, nautalist çiçekler olmakla bitkisel motifler, geometrik motifler, Mührü Süleyman, efsanevi ve mitolojik hayvan motifleri, el, göz, ay yıldız gibi sembolik motifler Osmanlı motiflerinin sadece bir kısmıdır.
Osmanlı Yüzük Modelleri
Ayrı bir kategori teşkil eden Osmanlı yüzük modelleri , içinde Osmanlı Tuğra motifli, Osmanlı Arma motifli yüzükleri barındırıyor. Ayrıca Osmanlı yüzükleri arasında özel anlamı olan başparmak zihgir yüzükleri de yer alıyor. Ama zihgir yüzüklerinin kendine has hikayesi ve anlamı olduğu için yenilenmiş sitemizde bu yüzükleri sizlere özel bir kategoride sunmayı tercih ediyoruz.
Diriliş Takı olarak Osmanlı yüzükleri serimizi hazırlarken Osmanlı padişahlarının yüzüklerinden ilham alıyoruz. 200`ün üzerinde yüzük modeli bulunan Osmanlı Yüzükleri kategorimizde gümüş yüzüklerimizi taşlı ve taşsız olmakla tasarlıyoruz. Aynı zamanda Osmanlı döneminde takı süsleme tekniklerinden olan mineleme tekniğini de tüm zerafetiyle kullanarak müşterilerimize Osmanlı geleneğine uygun ihtişamlı ve göz alıcı yüzüklerimizi sunuyoruz.
Osmanlı Yüzük Fiyatları
Osmanlı yüzük modelleri taşlı, taşsız ve mineli modelleriyle geniş ürün yelpazesine sahip olduğu için sabit Osmanlı yüzük fiyatları sunmamız mümkün değildir. Çünkü bu yüzükler ihtişamlı tasarımlarıyla 925 ayar gümüş üzerine farklı teknikler uygulanarak ve birçok eklemeler yapılarak hazırlanıyor.
Diriliş Takı online sitesinde müşterilerimize sunduğumuz Osmanlı yüzük modelleri içerisinde taşlı modellerde özellikle kehribar taşının bir kaç rengini kullanarak yüzüklerin ihtişamlı görüntü kazanmasına özen gösteriyoruz. Aynı zamanda akik taşlı, zirkon taşlı, sedef taşlı yüzüklerimiz de mevcuttur. Bu taşların yüzük üzerine eklenmesi, üzerine ve yan kısımlarına tuğra motifi yerleştirilmesi, göz alıcı parlaklığa kavuşması için mikro zirkon taşların eklenmesi, birçok yüzükte kalem işi Osmanlı desenlerinin işlenmesi ve bazı yüzüklerimizde ek olarak kullandığımız altın kaplamalar yüzüğü daha değerli yapıyor. Osmanlı padişahlarının her birine özel olan dört köşeli mühür yüzükleri de bulabileceğiniz Diriliş Takı online sitemizde bu yüzükler dahil birçok erkek gümüş yüzük modelleri için müşterilerimize indirimli fiyatlar sunuyoruz.
Siz de Osmanlı serisi yüzüklere sahip olmak ve Osmanlı Yüzük fiyatları ile ilgili detaylı bilgi almak istiyorsanız Diriliş Takı online sitesini veya Diriliş Takı mağazalarını ziyaret edebilirsiniz.
Osmanlı’da Kuyumculuk
Osmanlı İmparatorluğu’nda el sanatı olarak kuyumculuğun önemli yeri olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu üç kıtada sahip olduğu geniş toprakları içerisinde pek çok kültürü bir araya getirmiş, Türk, İslam ve Anadolu’da bulunan geçmiş uygarlıkların sanatlarının sentezini oluşturmuştur. Bu kuyumculukta da etkisini göstermiştir.
Osmanlı’da kuyumculuğunun özellikle İstanbul’un fethinden sonra Bizans kuyumculuğunun etkisiyle geliştiği düşünülüyor. Çünkü Bizans, kuyumculuk sanatı yönünden yüksek seviyede bir yerdi. Osmanlı İmparatorluğu’nun İstanbul’u feth ettikten sonra burayı kuyumculuk merkezine çevirmesinin de bu nedeni budur. Osmanlı İmperatorluğu, takıların formunda ve süslenmesinde İstanbul’da yaşayan Bizans ustalarından yararlanmıştır.
İmparatorluk için ülke topraklarına katılan yeni ülkelerin kültürel zenginlikleri, sanat eserleri ve bunları ortaya çıkaran sanatkarları çok önemli zenginlik sayılmıştır. Bu nedenledir ki zaman zaman Osmanlı İmparatorluğu’na katılan bu ülkelerdeki taşınabilir kültür varlıkları ve sanatkarları Osmanlı sarayına getirilmiştir. Bunlardan biri de Yavuz Sultan Selim’in 1541 yılında Tebriz’i Sefeviler’den aldığında oradan birçok sanatkarı diğer saray sanatkarlarına göre yüksek sayılabilecek bir ücretle Osmanlı saray nakkaşhanesine almasıdır.
Kuyumculuk sanatı, gelişimini Osmanlı sarayında ve saray dışında özellikle Kapalıçarşı’da olmak üzere iki yönde sürdürmüştür. Bu sektör en göz alıcı işlerini pahişahların saray atölyelerine ve saray kuyumcularına yaptıkları ürünler ile gerçekleştirmiştir. Bu dönemde sanatın oluşum ve gelişiminde sarayın rolü çok büyüktü. Sarayda ehl-i hiref denilen sanatkarlar zümresi vardı ki onlar, nakkaş, çinici, kumaş ve deri üreticileri, mimar, hattat, ağaç ve fildişi oyması gibi çeşitli el sanatlarıyla uğraşıyorlardı. “Ehl” Arapça kökenli olup aile, akraba ve aşiret anlamlarına geliyor. “Hiref” ise yine Arapça’da meslek ve sanat anlamındadır. Ehl kelimesi Osmanlıca sözlüklerde sahip, malik, sakin ve muktedir anlamlarına geldiği için Ehl-i Hıref sanat sahibi kimse olarak ifade ediliyor.
Ehl-i Hiref teşkilatının en dikkat çeken el sanatı ise kuyumculuktu. Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman da kuyumculuk sanatını öğrenmişler. Bu nedenle kuyumculuğa “padişahların mesleği” de denilmektedir.
Osmanlı takıları hep ihtişamlı olmasıyla biliniyor. Şunu da söylemeliyiz ki bir İslam devleti olarak bir döneme kadar Osmanlı İmparatorluğu’nda ihtişamlı mücevherler ve İslam’da yasak olduğu için altın nadiren kullanılmıştır. Osmanlı kuyumculuğunda en çok kullanılan maden gümüş olmuştur. Altına göre daha ucuz olması, rivayetlere göre müslüman erkeklerinin altın kullanmalarının haram olması ve üzerinde gümüş bulundurmanın sevap olduğuna inanılması mücevherlerde gümüş kullanımını yaygınlaştırmıştır.